26 Temmuz 2009 Pazar

DÜŞ KAÇAĞI

Gönderen Lavinya Öz.

“Ben bir hiçim” dedi gözlerine. Ayna susuyordu, düşünüyordu. HİÇ olduğunu iddia eden iki aynı kişi, iki ayrı bedende. Biri aynanın dışında ki beden de, diğeri aynanın içinde.
İÇBEN sebep sordu?
DIŞBEN yanıtladı: Düşlerimin anahtarlarını yuttum. Düş sandığım kaydı düştü ellerimden. Oysa yeni bestelenmiş nice düşler vardı içinde kilitli tuttuğum. Artık düşler ülkesinden de kovuldum.
Bir an da oldu her şey. Kaydı düştü ellerimden, belki de tutmak için hiçbir çaba sarf etmediğimdendir düşüşler. Parmaklarımın arasından… İncinmesin diye titreyen avuçlarımın arasından…
İÇBEN: Öyle titrek titrek tutulmaz ki düşler. Cesur olmak lazım. Bazen aptal da olmak lazım. Ya dört elle sarılırsın düşlerine ya da dörtnala kaçarsın düşlerinden. Ama şimdiye kadar da düşlerinden kaçan hiçbir firari görülmemiştir yeryüzünde. Büyük ihtimalle sen ilk olursun Bence düşlerinin anahtarlarını kusmalısın, hava da asılı kalmış düş sandığını bulmalısın.
DIŞBEN: Çözüm bu değil! Çözüm “ilk” olmakta. Varsın DÜŞ KAÇAĞI desinler.
Belki insan gerçek bildikleri yüzünden; kendisini mutlu edeceğini bildiği gerçek dışı şeylerle arasına düş geçirmez bir duvar örer. Öyle ya mutluluk alışılmış bir şey olmadığından korkutur insanı, şaşırtır.
“Bu duvarı ben ördüm, en sağlam malzemeden” derken ne kadar güvende ve guruludur kişi.(Harcına “düşleri sıkı sıkı tutma kabiliyeti” ekmeyi unutmuş).
Hayır! Hayır! Seni dinleyemem. Düş ağrıları bana göre değil, diş ağrılarını tercih ederim. İstersen KORKAK! De. Ayaklarım yere basmalı benim. Kuytu köşelerde biriken düşler bana göre değil(kuytular şeytan kaynar).Özdemir Asaf’ın dediği gibi, “RÜYALARIN AĞINA TAKILMAMAK UYANIKLIĞI İÇİNDEKİ UYKUYU YAŞAMANIN ZORLUĞU” dur tüm iç hesaplaşmalarım ve kurduğum ikinci el düşler.
SAYGILARIMLA
LAVİNYA ÖZ.