20 Temmuz 2009 Pazartesi

Özgürlük ve Tutsaklık Üstüne

Gönderen Lavinya Öz.

*Avuçlarımızda takılı kalmış özgürlüğün gamzeleri.
Güldükçe kanatır olmuş ayalarımızı.
Ey özgürlük!
Gülüşlerin kan kırmızısı.
Gülüşlerin avuçlarımızda asırlardır.
Artık onlar bize nasırlardır.
* Kim çekiyor ruhumun ayak seslerini falakaya?
* Gece gibi çökmüş üstüme, sensiz solan her an.
Pusu gibi çekmiş içine beni, seninle geçen zaman.
Pisi pisi girmiş kapana bu ruh;
Seninle ya da sensiz hepsine “Tamam”.
* En çok kimi kızdırırsınız? Düştüğünüz düşten tutunmadan kalkmak isterken.
En çok kime sarılmak istersiniz? Kollarınızı arkanızda saklarken.
En çok kimi ağlatmak istersiniz? Ağlamamak için.
* Gamze içerikli bir gülücükle sızar aşk kapı aralığından içeriye.
*Bir şeylerden kaçarken aslında kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyor da olmaz mıyız?(Malum dünya yuvarlak).

*-Bitti!
İlk kez senden önce nokta koyuyorum bir cümleye.
İlk kez tüm virgülleri düşüyor paragraflarımın.
İlk kez sana dair tüm betimlemelerin beti benzi atıyor.
İlk kez sıfatlarım tamlanamaz bir hale giriyor.
Ve İlk kez yaşıyorum, sana karşı bir ünlemi kullanmanın heyecanını.
* Dönüp ardıma, geldiğim yola doğru yürüyorum, parmak(lık)larını ruhumdan sıyırmış. Yürüyorum kendi adımlarımla. Senden önce…
Ve seni bırakıveriyorum oracıkta öylece bensiz…
* Bir grup kelime toplanmış,
Ruhumun önüne kara çelenk dikmişler.
Müebbet hapisli kelimelerim için slogan çeker.
* Vanilya sever misin? Bıraksam avucuna bir tutam, “keşke yeseydim” der misin?
Yeme! Kokla!
Kokusu daha güzeldir tadından, daha özeldir adından.
Saygılarımla
Lavinay Öz.