12 Temmuz 2009 Pazar

“Yazı” üstüne yazmak /1

Gönderen Lavinya Öz.



Bilemem hiçbir zaman, elimde; boş kâğıtla kalem buluşunca neler çıkacak ortaya.
Elime kalemi alırım ve başlarım yazmaya. Sanki giriş-gelişme-sonuç, ben; henüz kâğıt/kalem randevusunu tik tak lamadan belirlenmiştir. Ben sadece somutlaştırırım beynimden çıkış izni isteyen kelimeleri. Beklide bunun içindir önden hazırladığım misafirperver taslaklarım. Hangi kelime ani giriş yapar hangi paragrafa “Tanrı misafiriyim ben!” diyerek bilemem.
(Buyurun çok değerli beynim izin sizin, istediğiniz çıkışa dâhilsiniz ve pist her daim müsaittir inişleriniz için. Bu alanın tek sahibi sizsiniz sevgili beynim ve bu alanda bir tek; elverişsiz hava şartlarına izin yok : )) Ve artık Rotası belirli bir uçağın pilotu gibiyim ben beynimin beyninde. )
Anlamlarını yalnız benim bildiğim, sözlüklerde yer almayan kelimelerimi hep sevdim. Beni kimsenin ukalalığına maruz bırakmayan vefalı kelimelerim benim: Düşüntü… Katıntı… Sığındırgaç… Sen çekimi… 5. Mevsim… Kışbahar… Şairhaz…Sencil(!), pardon; “Sencil” daha önce Özdemir Asaf tarafından da kullanıldı:
“Bencillik BEN olmasa da yürütüle bilir.
Senciliğin dıştan belirli bir SEN’i yoksa o sencilik aptallıktır” derken.
Anlamı yine bende saklı deyimlerim; kanatan gamzeler, düşlere düşmek, düş ağrısı, düş kaçağı, birisinin bekleyişi olarak kalmak, ruhun ayak seslerinin falakaya çekilmesi… İnsanın kendi kendine konuşmasından daha başka bir şey bu. İnsanın kendisiyle şifreli konuşması gibi bir şey.
Kâğıt/Kalem randevularına geç kaldığım zaman dilimleri de oldu benim ya da erken kaldığım oracıkta. Ama anladım ki; ertelenen tüm erkenler için hiçbir zaman geç değildir aslında.
Biriktirdiğim duygularım da oldu porselen bir kumbarada. Duygu kumbarası ağzına kadar dolduğu gün infilak etti içimde.
“Tuzla buz!”.
Hayır değil.
“Kozla toz” oldu demek istiyorum.
“Değerli Okuyucularım!” diye hitap etmek istedim yazılarımda çoğu kez. Bu pek mümkün olmadı. Bunun nedeni; okuyucularımın olmadığına dair oluşan kendine güvensizliğim miydi yoksa var olan okuyucularımın gözünde alçak gönüllüğümü kontrol etmeye çalışmam mıydı bilemiyorum değerli okuyucularım!
Evet:
“Değerli Okuyucular!”
Bilmediğim çok şey var ama şunu iyi biliyorum ki:
“Hepsi benim olmasa da, okuyan herkes değerlidir!”
Saygılarla
Lavinya Öz.


1 yorum:

beyaz. dedi ki...

"Anlamı yine bende saklı deyimlerim; kanatan gamzeler, düşlere düşmek, düş ağrısı, düş kaçağı, birisinin bekleyişi olarak kalmak, ruhun ayak seslerinin falakaya çekilmesi… İnsanın kendi kendine konuşmasından daha başka bir şey bu. İnsanın kendisiyle şifreli konuşması gibi bir şey.
Kâğıt/Kalem randevularına geç kaldığım zaman dilimleri de oldu benim ya da erken kaldığım oracıkta. Ama anladım ki; ertelenen tüm erkenler için hiçbir zaman geç değildir aslında.
Biriktirdiğim duygularım da oldu porselen bir kumbarada. Duygu kumbarası ağzına kadar dolduğu gün infilak etti içimde.
“Tuzla buz!”.
Hayır değil.
“Kozla toz” oldu demek istiyorum."

Her okuduğumda ilk kez okuyormuşum gibi etkiliyor bu yazılar beni... Hiçbir zaman şüphem olmamıştı ama daha da emin oluyorum okudukça samimiyetiniz bu yazıların her kelimesine sinmiş durumda..

Ve bir kez daha söylüyorum: Darısı başıma!! :)