17 Temmuz 2009 Cuma

Yazı Yazmak Üstüne/ 3

Gönderen Lavinya Öz.

Parantezleri seviyorum.
Evet, yazı üstüne olan her çeşit bağlantıyı okurken en çok parantezleri seviyorum.
Sanki parantezler, okuyan kişinin kulağına yazarın fısıltılarıdır. Arkadaş gibidir parantezler. Sıcak bir dost.
Oysa “yabancı” olarak nitelendirilen kelimelerin yanına bırakılan “ * ” işareti, sınıfın ukala ve çok bilmiş çocuklarıdır. Hoş ukalalık özgüvenle yapılıyorsa yakışır kimisine yok sözde güvenle yapılıyorsa aptallıktır derim.
“Bazı aptallar var bir ressama ‘atölyeniz çok güzel’, bir müzisyene ‘piyanonuz çok güzel’, bir yazara ‘kitabınızın baskısı çok güzel’ dediklerini ve onları böylelikle yerdiklerini söylüyorlar. Sanki evin, çalgının, baskının iyisinden anlıyorlarmış gibi” demiş üstat*.
(Ukala mıyım aptal mı? : ) )
Yazarken istediğim her şey ya da herkes ola bilirim ben.
Bazen yaşlı bir erkek, bazen minik bir kız, bazen boş bir kâğıt… Ve bazen; buruşmuş bir kâğıt üstündeki karalama…
Her birinden biraz taşıdığım içindir belki de kolay şekil değiştiriciliğim.
“Çok kişilikli” mi dediniz? Bunu iltifat olarak kabul ediyorum (evet ben tek bedende kalabalık bir aileyim).
Bir ayna olsam kimseye “en güzel sensin” demezdim ne de pamuk prensese.
Ben bir ayna olsam, eski Walt Disney çizgi filmlerinde olduğu gibi; başka bir dünyaya açılırdım kesin.
Bir kapı olsaydım, kilitli bir kapı, ancak sıra dışı bir anahtarla açabilirlerdi beni(“sol” ya da “İngiliz” anahtarı gibi ya da “açıl susam açıl” demeli biri). Bir omuz darbesi ile kırılmam da mümkündür(herkes nazik değil), o zamanda bir şartım olurdu; kapıyı kıran kişinin kırardım omzunu.
Bir anahtar olsaydım eğer; süper kahramanlara verilen, sembolik, şehrin altın anahtarı olamayacağım besbelli. “ Maymuncuk” olurdum, duygu hırsızı derlerdi ya da mahkûmları tutsaklıktan kurtaran bir “tel toka”, açtığım şey hep bir “özgürlük” olsa ve hiç değilse son gürlüğünde özgürlüğünü vere bilsem tutsaklara.
Saygılarla
Lavinya Öz.
………………………………………………………………………………………..
(*)Özdemir Asaf/ Yuvarlağın köşeleri