24 Şubat 2010 Çarşamba

YAĞMUR'A/ Beyaz Kardelen

Gönderen Lavinya Öz.

Bu yazı blogumuzun daimi okyucusu "beyaz kardelen" e ait bir yazıdır :)
Fikirlerimi almak için bana gönderdiği birkaç yazıdan biri.

Çok beğendiğim bu yazısını iznini de alarak(ki onur duyacağını söyleyerek bizi onurlandırmıştır) burada yayınlamak ve okuyucular, izleyiciler, takipçiler... ile paylaşmak istedim.

...

Yağmur... Ellerimden tut. Sımsıkı tut. Bu soğuk yalnızlık şehrinde beraber yürüyelim. Adımlarımız hiç iz bırakmasın sokaklarda. Bırakmasın ki bu şehir bizi gördüğüne kimseyi inandıramasın. Çırpınıp dursun kendi yalnızlığında ve biz gelip geçelim bu şehirden. Ben istemezdim buraya gelmeyi ama yolum düştü yine. Kendi ruhumda her kayboluşum bu şehre gelmemle sonuçlanıyor işte. Yağmur... Sımsıkı tut elimi.

Yağmur... Suskunluğum, her saniye, gözyaşına dönüştü içimde. Yüreğim doldukça içimdeki deniz taşınmaz oldu. Ağırlığıyla yürüyemez oldum kimi zaman ve bu gittikçe soğuklaşan şehrin sokaklarında yığılıp kaldım bu yüzden. Üşüdüm, hem de çok... Yerimden kalkmaya mecalim yoktu ve beni kimseler görmedi ki elimden tutup kaldırsın...

Yağmur... Sen tut ellerimden. İçimdeki ağırlıkla, birbirine dolaşan ayaklarımla yürüyemem bu şehirde. Yağmur! Hadi tut elimi! Bak, uzattım! Tutuyorsun değil mi? Hem de sımsıkı... Rüzgâr estikçe daha sıkı tut, adımlarım kuvvetlensin ve avuçlarının sıcaklığıyla ısınayım. Yağmur, ellerin ellerimde ve ellerim ellerinde şimdi...

Biliyorsun Yağmur, çok yorgunum ben ve hüznüm bu yorgunluğu çoğaltıyor. Ürkeğim bir o kadar da. Yollar karmakarışık, sokaklar ıpıssız. Yürümek kolay değil bu şehirde. Kim bilir kaç kere geçtim ama her defasında sokaklar – tanıdıklaşacağına- yabancılaştı bana. Ne ben o sokaklardan geçen eski bendim ne de o sokaklar geçtiğim eski sokaklardı. Yağmur, ben her an kayıp düşebilirim yol ortasında, yerimden kalkamamacasına. O yüzden sıkı tut ellerimi, bırakma...

Sen yanımdayken adımlarım hiç iz bırakmıyor sokaklarda ve biz gelip geçiyoruz bu şehirden. Bak, şehrin bittiği yerde bir ağaç var Yağmur. Yüreğimin sonbaharından çıkıp gelmiş olmalı. Gel, beraber o ağacın altına oturalım, sarı yaprakların üstüne. Ellerim ellerinde ve ellerin ellerimde, oturalım. Ben sonbaharımı anlatayım sana, yapraklarının hasretini çeken çıplak ve üşümüş ağaçlarımı. İçimdeki yağmurları da anlatırdım sana ama sen daha iyi bilirsin yağmurları. Anlatmasam da anlarsın değil mi yağmur? Anlatamadığımı, anlatamayacağımı da anlarsın...

Ama ben anlatmak istiyorum Yağmur, anlatabilmek istiyorum. Siyah çukurlarda çürümeye bıraktığım cümlelerimi yerinden çıkarmak istiyorum. Böyle yaşadım işte, demek istiyorum. Böyle özledim, böyle kırıldım, böyle sitem ettim, böyle sustum. Cümlelerim yetmedi bazen içimdekileri anlatmaya ve böyle ağladım işte, demek istiyorum. Dinlersin değil mi? Ellerin ellerimde ve ellerim ellerinde... Hiç bırakmadan, öylece...

Yorgunluğum geçmiyor Yağmur. Ve gitmen gerek, biliyorum. Yorgunluğum geçmeyecek belki ama içimdeki ağırlıktan biraz olsun kurtulayım istiyorum. Yani Yağmur, gözyaşlarımı bırakmak istiyorum avuçlarına. Bırakayım ve sen onları bütün gözlerden sakla. İyi bak onlara. Öyle iyi bak ki, bütün yıldızlardan daha parlak olsun ve bütün sırlardan daha gizli...

Yağmur... Ufukta güneş doğuyor şimdi... Güneşin incecik ışıklarıyla başka bir şehir aydınlanıyor yakınımda... Adını bilmiyorum bu şehrin ama aydınlanan sokaklarına bakınca gözlerim ve yüreğim ışıldıyor. Ruhumdan bedenime yayılan bir güç hissediyorum sonra. Gidelim, diyorsun Yağmur. Evet gidelim. Ama ellerin ellerimde ve ellerim ellerinde. Öylece gidelim...

Şehre attığım ilk adımla bırakacaksın ellerimi, biliyorum. Benim avucumda senin sıcaklığın kalacak, senin avucunda ise benim gözyaşlarım... Sana son bir kez dönüp bakıyorum ve güneşin ışıklarıyla parlayan bu sımsıcak şehre giriyorum şimdi. Seni yanımda hissetmeye devam ediyorum. Yağmur... Hâlâ ellerin ellerimde ve gözlerin yüreğimde...



BEYAZ KARDELEN

3 yorum:

Lavinya Öz. dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Lavinya Öz. dedi ki...

“Yağmur... Ellerimden tut. Sımsıkı tut. Bu soğuk yalnızlık şehrinde beraber yürüyelim. Adımlarımız hiç iz bırakmasın sokaklarda. Bırakmasın ki bu şehir bizi gördüğüne kimseyi inandıramasın. Çırpınıp dursun kendi yalnızlığında ve biz gelip geçelim bu şehirden.”

Yağmura âşık ben için çok güzel bir giriş olmuş.

“Kendi ruhumda her kayboluşum bu şehre gelmemle sonuçlanıyor işte. Yağmur... Sımsıkı tut elimi.”

Çok güzeldi! Biraz fazla mı özenmişiz ne :) iyi olmuş ama.
Okuduğum yazılarının içinde en iyisiydi diyebilirim :) (naçizane)daha da iyi olacak ;)
(Bir saniye, bir bardak çay alıp geliyorum :) )

“Yüreğim doldukça içimdeki deniz taşınmaz oldu”

“Gel, beraber o ağacın altına oturalım, sarı yaprakların üstüne. Ellerim ellerinde ve ellerin ellerimde, oturalım. Ben sonbaharımı anlatayım sana, yapraklarının hasretini çeken çıplak ve üşümüş ağaçlarımı.”

“Siyah çukurlarda çürümeye bıraktığım cümlelerimi yerinden çıkarmak istiyorum. Böyle yaşadım işte, demek istiyorum. Böyle özledim, böyle kırıldım, böyle sitem ettim, böyle sustum.”

“Yani Yağmur, gözyaşlarımı bırakmak istiyorum avuçlarına.”

“Şehre attığım ilk adımla bırakacaksın ellerimi, biliyorum. Benim avucumda senin sıcaklığın kalacak, senin avucunda ise benim gözyaşlarım...”

Çok beğendim.
Yüreğine sağlık.
Sevgiler ;)

beyaz. dedi ki...

sonsuz teşekkürler...
eklediğiniz resim de çok güzel olmuş:)

sevgi saygılarımla...