31 Temmuz 2010 Cumartesi

Allah’ım neydi günahım

Gönderen halen

Halen tatilde olduğu için eski yazılarından birini yayınlıyoruz :))   
İÇ SES: Hep bir dergim olsun da böyle bir şey yapayım istemiştim :D


***

Tatlı bir heyecanla uyandım bu sabah. Heyecanlıydım, çünkü bir iş görüşmesine gidecektim. Tedirgin değil rahattım, çünkü işe alınma olasılığım yüksekti. Güzel bir kahvaltının ardından, şık bir şekilde giyindim ve yola koyuldum. Hafif bir rüzgar dolanıyordu saçlarımda, geçtiğim yerlerde kuşlar ötüyordu. Neşeliydim ve bunu hiçbir şey bozamazdı. Durağa geldiğimde kalabalık yoktu. “iyi ki erken çıkmışım” diye düşündüm. Araca bindim, paramı verip yerime oturdum. Ve şoförümüz radyoyu açtı. “Kayahan söylüyor tüm günahsız olduğuna inanlar için; Allah’ım Neydi Günahım”. Hangi insan böyle güzel bir sabahta bu şarkıyı çalardı ki? Kulaklarımı tıkama şansım olmadığından dinlemek mecburiydi. Nasılsa bitecekti dimi? Öylede oldu ama hemen arkasından sevgili radyocumuz bu ağırlık kendisine yetmemiş olacak ki daha “damar” bir şarkı çalmaya başladı. “Çekmediğim dertler çile kalmadı, feryatsız gündüzüm gecem olmadı.” Allah’ım neler oluyor demeye kalmadan bu sefer araca bir hücum oldu ve 7-8 kişi birden bindi. Neyse son durakta ineceğimden sorun yoktu. Aracın içi de dışarıda ki trafik gibi sıkışık olmaya başlamıştı. Kornalara basılıyor, bağrışılıyordu. Ağır radyocunun ağır şarkıları devam ederken bir de bebek ağlaması başlamıştı. Bu sırada ayaktaki yolculardan biri ayağıma bastı. Kendimi pencereden dışarı atmak ve kurtulmak isterken son durağa gelmiştik. İner inmez derin bir nefes aldım. Kurtulmuştum işte. Yine her şey güzeldi.

Görüşmeye gideceğim binanın kapısı otomatik olarak dönen kapılardandı. Fakat benim bunu fark etmem kapının önüne geldiğim an olduğundan kapıyı itmek için kaldırdığım elim havada kaldı. İçeri girdim ve X-Ray cihazından geçtim. Aygıt alarm verdi. Üzerimde metal olarak anahtar ve bozuk paralar vardı. Onları çıkardım ve tekrar geçtim fakat yine öttüm. “Kemer mi acaba?” diye düşünüp onu da çıkarıp öylece geçtim ama gene öttüm. Bana kalsa daha ilk anda geçer giderdim ama güvenlik elemanı ısrarlarına dayanılamayacak irilikte bir arkadaş olduğundan zorunlu kaldım. Ve neden sonra cep telefonum aklıma geldi. Onu cebimden çıkardım böylelikle alarm çalmadı. Hemen danışmaya yöneldim zaman kaybediyordum. Devam edebilmem için turnikelerden geçmem gerekiyordu. Bunun içinde kimliğimi verip turnikede okutulacak olan kartı aldım. Fakat bu kez de, turnikeden geçip asansörlerin olduğu yöne ilerleyecekken, danışmanın yanında bulunan mağazaya yöneldim. Danışmada ki kadının kıkırdaması hala gözümün önünde.
Çıkmam gereken kata geldiğimde sol tarafta şirketin tabelasını görüp “hah işte geldim” diyerek kapalı kapının önüne geldim. Kapının hemen yanında, duvarda turnikelerdeki sistemde olduğu gibi kart okutmaya yarayan bir cihaz vardı. Kartı okuttum kapıyı ittim ama açılmadı. Tekrar denedim yine olmadı. Yanımdan geçerken bana bakıp gülen iki kızı hesaba katmıyorum. Sonunda anladığım ise kapının itilerek değil çekilerek açıldığıydı ve kartla hiç ilgisi yoktu. İçeri girdim. Görüşmem olduğunu belirttim, yanlış geldiğimi söylediler. Meğer asansörden inince sola değil sağa dönmeliymişim.

Görüşmeye girdim, tabi ki kötü geçti ve işe alınmadım. Dönüş yolunda –tesadüf bu ya- aynı araca bindim. Ve tesadüf aynı ağır radyocu ağabeyimize denk geldim. “Bu şarkıyı tekrardan çalmak istiyorum. Herkes sorsun diye çalıyorum. Allah’ım Neydi Günahım” dedi ve şarkı çalmaya başladı. Gerçekten Allah’ım neydi günahım?

2 yorum:

yusufener dedi ki...

o kadar badireden sonra iyi olması zordur zaten :D çok sürükleyiciydi..Kalemin elden düşmesin inşallah.Selametle...

Lavinya Öz. dedi ki...

:))
Zaten insan seni en çok SONUCU görmek için okuyor... Bir nefeste! :))