15 Eylül 2010 Çarşamba

K. E.

Gönderen halen

Kadın - erkek ilişkileri için her zaman farklı yorumlar yapılır. Kadınların erkekleri, erkeklerin kadınları anlamadığı söylenir. Hatta, kadınların ve erkeklerin farklı farklı gezegenlerden geldikleri bile iddia edilir. Kadın erkek ilişkilerinin bugünkü halinin, daha doğrusu tüm zamanlardaki halinin tek sebebi; yüzbinlerce hatta milyonlarca yıl önce erkeklerin mamut avlamaya gitmesi, kadınların mağarada kalmasıdır. Evet, tek sebep budur. Çünkü erkek fiziksel olarak daha güçlü olduğu için avlanmaya gitmiş. Kadında mağarada kalmış. Bunun sonucunda da kadınlar ve erkekler farklı düşünce yapılarına sahip olmuştur.
Erkek tek düze düşünür. Çünkü mamut avlamanın onlarca değişik şekli yok. “ sen oradan çevir, ben buradan çeviriyorum. Haydi bakalım, hoop, vur, tamam.” Avladığı o mamutu mağarasına getiren erkeğin işi de o anda biter. Çünkü erkek der ki; “kardeşim uğraştım didindim eve yemek getirdim. Daha ne?” Ve o andan itibaren devreye kadın girer.
Kadın beyninin 5 koldan 25 farklı olayla ilgilenebilmesi daha o zamanlardan başlar. Etin sofraya getirilmesi, aile üyelerinin karınlarının doyurulması, mağaranın çekip çevrilmesi… Kadın bütün gün mağarada olduğu için her şeyle daha çok ilgilenme şansına sahip olmuştur. Ve kadın beyni bu sayede inanılmaz bir gelişim gösterip bir çok işi aynı anda yapabilmeye başlamıştır. Erkeklerin böyle bir gelişime fırsatı olmadığından -yazık- kadınların çift çekirdekli işlemcisinin yanında bizimkisi bakkalın hesap makinesi gibi kalmıştır. Fazla işlem yapmaya çalışınca ısınıyor. Siz hiçbir kadının ağzından “soğuk bir şeyler getir de içelim” diye bir cümle duydunuz mu? Bu erkeklere ait bir cümledir. “Soğuk bir şeyler içtim, içtim yoksa makineyi kaybediyorum ona göre.” Başından dumanlar çıkar, biraz dikkatli bakarsanız görürsünüz. Kadınlar için böyle bir şey söz konusu bile olmaz. Aynı an içerisinde birçok şeyi düşünebildiklerinden ve yapabildiklerinden bu tarz bir cümle duymazsın. O, her şeyi aynı anda düşünür, planlar, kafada canlandırır ve uygulamaya koyar. Sürüncemeye bırakma kelimeleri de erkeklere aittir. Kadın düşünmüş taşınmış kocasına söylüyor; “Hayatım! Şu perdeleri değiştirsek diyorum.” Erkeğin buna verilecek cevabı hiç sekmez “Bakarız!” Kime sorarsan sor aynı cevabı alırsın. “bakarız, yaparız, hallederiz.” Dikkat ettiysen üçü de geleceğe yönelik. Bu ne demek “şu anda beni meşgul etme… Daha demin söylediklerini düşünüyorum.” Yani kibarca demek istiyor ki “dur bir dakika dur…. Bir dur ya”. Kadınlarda bunu bildiğinden ardı ardına söyler -ateşi kesmeden- takır, takır. “…bir de perdeleri değiştirelim, bir de koltuk takımını da yenileyelim, bir de boya badana yapalım, bir de, bir de…” ohooo, bir de, bir de, bir de… bitmiyor ki. Bitmiyor ama ben de ilk söylediğinde kaldım hala. Beni de düşünsen de tane tane desen ne diyeceksen. Daha ilki filtreden geçmemişken, öbürleri de takılmış peşine doğu ekspresi gibi geliyorlar...
Erkekler – garibim- mamutu avlayıp getirmekten (tabi bu sırada kendisi av olmazsa) başka bir şey yapmadığından tek düze hayatın içerisinde sıkışıp kalmıştır. Çünkü erkek sonuçla ilgilenir; mamut yakalandı mı, yakalanmadı mı? Kadın ise sonuca giden tüm yolları düşünür. Ne yapılır, nasıl yapılır, nasıl daha iyi yapılır? Her işte bu böyledir. Bir evle ilgili ne varsa kadın istediği için yapılmıştır mutlaka. Hatta bence bahçe denen şey bile kadınların icadıdır. Çünkü mutlaka devrin birinde bir erkek çiçeğin tadına bakmıştır ve bundan yemek olmaz deyip bir kenara atmıştır. Kadın ise; onun etrafı güzelleştirdiğini fark etmiştir.
Bugüne geldiğimizde de değişen bir şey yok aslında. Erkekler hala avlanmaya çalışırlar. Ama artık hedef kadınlardır. Ergenliğe giren bir erkeğin “ bir sevgili yapayım kendime ya” sözüyle bu süreç başlar ve bir kadını “tavlayabilmenin” (dikkat edilirse “tavlamak” sözcüğü bile “t” harfi çıkarsa “avlamak” olur) planlarını yapar. Ama bu konuda çok başarılı olunamadığı için, kadının tek bir hareketten çıkarttığı milyonlarca anlamın yanında erkeğin “aha bana baktı” sından başka bir şeyi yoktur.
Benim kadınlarla ilişkimde bu noktada başlar. Bu ilişki de şahsıma ait 4 tane konuşma balonu vardır.
1- merhaba
2- günaydın
3- iyi akşamlar
4- nasılsınız
bir de eğer bu sonuncuya cevap verirlerse;
5- iyiyim, teşekkür ederim.
Bu ilişkiler içerisinde, erkeklerin en çok kafalarına takılan soru, güzel bir kadının yanında görülen çirkin erkektir. “Nasıl oluyor da bu kadınla bu adam bir araya gelebiliyorlar?” Bununla ilgili olarak erkeklerin tek savunması “ ağabey, seninde banka hesabın kabarık olsa sana da gelirler” şeklindedir. Çünkü erkeklere göre güzel bir kadın çirkin bir erkekle ancak ve ancak parası için birlikte olur. Bununla ilgili şöyle bir görüşte vardır: erkekler, güzel kadınlara “nasıl olsa bize bakmaz” diyerek hiç yanaşmazlar. Böylece yalnız kalan kadın, o yalnızlığından kendine ilgi duyduğunu belirten ilk erkekle çıkar.
Doğru veya yanlış bilemem. Ama bu duruma öyle bir yorum var ki literatüre geçecek cinsten. Bir arkadaşım bunu söyledi; “ağabey” dedi “bu güzel kızlardan niye çekiniyorsunuz o da tuvalete gidiyor, sen de gidiyorsun.” Mantığa bak. “o da tuvalete gidiyormuş ben de.” İyi o zaman ben buradan hareketle kendimi İngiltere Kraliçesi’yle bile eş tutabilirim. Çünkü tahmin edebileceğiniz gibi “O da tuvalete gidiyor, ben de.” Gitsem ya Londra’ya. Sarayın kapısının önüne.
Tak tak tak.
“Kim o!”
“Elizabeth’i çağır Elizabeth’i.”
“Ne vardı?”
“Hakkımı almaya geldim.”
Vallahi, hakkım olarak temiz bir döverler herhalde.
Birde kadınların, erkeklerle ilgili sözleri var. Çok seviyorum onları. Bunların ilki “öküz”. Bunun manevi bir hazzı mı var bilemem ama kadınlar erkeklere hep böyle sesleniyor. Ve bu artık o kadar yerleşmiştir ki erkeğin kötü bir şey yapmasına gerek bile olmadan yafta hemen yapıştırılır “erkek değil mi hepsi öküz işte”. Ondan sonra da erkeklerden çiçek, hediye ya da güzel sözler duymak isterler. İyi de siz hangi öküzün elinde çiçekle otlaktan ahıra döndüğünü gördünüz ki. Dediğim gibi, erkek bunları yapmadığı için değil aksine bunları yapsa da bu söze maruz kalır. Bu tabir o kadar yaygınlaştı ki yakında anneler erkek çocuklarını “ bu da benim küçük öküzüm” diye tanıştıracaklar. Ya da doğumhaneden çıkan hemşire “Müjde, müjde! Nur topu gibi bir öküzünüz oldu” demeye başlayacak.
İkici söz ise “odun”. Kadınlara göre erkekler birer odundur ve yontulmaları gerekir. Bunu yapabileceklerine de inanıyorlar. O yüzdende hemen yanlarında duran ve gözlerinin içine bakan “evlenilecek erkek”leri değil, onlarla ilgilenmeyen serseri erkekleri seçerler. Sonunda da zaten, hıçkıra hıçkıra ağlayıp, saçlarını kestirir, boyatır ve bol bol çikolata yerler.
Kadınların marangozluk başarısı odundan el arabası yapmaktan öteye geçememiştir. Bu el arabalarını da, alış veriş merkezlerindeki elleri kolları dolu erkeklere bakarak görebilirsiniz.

7 yorum:

yusufener dedi ki...

olayları çok iyi gözlemleyip bir o kadar da iyi aktarabiliyorsun,helal olsun :) insan okurken kendini ve etrafındakilerini gördüğü için gülmekten kendini alamıyor :) dergimizin apayrı bir rengisin.. Allah kalemine zeval vermesin..Saygı,sevgi olsun benden olsun ;) Selametle...

Lavinya Öz. dedi ki...

Baştan sona muhteşem bir yazı olmuş :))))
Harikasın kardeş! :)

Uzun zamandır böylesi gülmemiştim :)) sağ ol, var ol!

"Kadın beyninin 5 koldan 25 farklı olayla ilgilenebilmesi daha o zamanlardan başlar. Etin sofraya getirilmesi, aile üyelerinin karınlarının doyurulması, mağaranın çekip çevrilmesi… Kadın bütün gün mağarada olduğu için her şeyle daha çok ilgilenme şansına sahip olmuştur. Ve kadın beyni bu sayede inanılmaz bir gelişim gösterip bir çok işi aynı anda yapabilmeye başlamıştır. Erkeklerin böyle bir gelişime fırsatı olmadığından -yazık- kadınların çift çekirdekli işlemcisinin yanında bizimkisi bakkalın hesap makinesi gibi kalmıştır. Fazla işlem yapmaya çalışınca ısınıyor."
Hay sen çok yaşa! :D

Buraya bayıldım bayıldım...
Hemen eşime de okutuyorum.

ve buraya

"Mantığa bak. “o da tuvalete gidiyormuş ben de.” İyi o zaman ben buradan hareketle kendimi İngiltere Kraliçesi’yle bile eş tutabilirim. Çünkü tahmin edebileceğiniz gibi “O da tuvalete gidiyor, ben de.” Gitsem ya Londra’ya. Sarayın kapısının önüne.
Tak tak tak.
“Kim o!”
“Elizabeth’i çağır Elizabeth’i.”
“Ne vardı?”
“Hakkımı almaya geldim.”
Vallahi, hakkım olarak temiz bir döverler herhalde."

:D :D :D

Lavinya Öz. dedi ki...

Yazıyı eşime okuttum :)
Çok güldü fakat şu hesap makinesi ve çift işlemci mevzusuna bozuldu :D

Dedi ki :)

"Mamut avlamak öyle kolay mı? İşe nerden başlayacaksın? Nasıl bir tuzak hazırlayacaksın? Avlanırken av olmamak için nasıl bir yol izleyeceksin? Avladın, onu nasıl bir güç ile eve götüreceksin?.... Al sana yirmi çekirdekli beyin!..."

:)))))))))))))

halen dedi ki...

yorumlar için teşekkürler. Bu sadece ufak çaplı bir gözlem, bunları gördüğünde gülmemek mümkün değil. Kendi halime de gülüyorum, bazen aynı durumlara düştüğüm için. Lavinya öz "yazıyı eşime okutacağım" dediğinde "eyvah" dedim. beğenisine sevindeim teşekkür ederim. Yirmi çekirdek işine gelince kadın orada da galip gelip o çekirdekleri tek tek çitleyecektir. kurtuluş yok ne yapalım. :)))

Lavinya Öz. dedi ki...

Hay sen çok yaşa emi! :D
Bu arada benim çekirdek çitleme rekorum var :))))))))

beyaz. dedi ki...

Çooook beğendim. :))))
Doğru ve güzel tespitler, çok hoş bir üslup... Gerçekten harikaydı!
Şu cümleler de güzel bir bakış açısıydı bence : "Çünkü mutlaka devrin birinde bir erkek çiçeğin tadına bakmıştır ve bundan yemek olmaz deyip bir kenara atmıştır. Kadın ise; onun etrafı güzelleştirdiğini fark etmiştir."

Emeğine sağlık. Yazılarının rengi hiç solmasın! :))))

düş... dedi ki...

Gülümseten kaleminin kahkahaları eksilmesin Halen;) çok keyifli bir yazıydı.işten yeni dönen yorgun kafaya birebir.

"Kadınların marangozluk başarısı odundan el arabası yapmaktan öteye geçememiştir. Bu el arabalarını da, alış veriş merkezlerindeki elleri kolları dolu erkeklere bakarak görebilirsiniz."

:)