24 Ekim 2010 Pazar

İŞ BAŞVURUSU ÖRNEĞİ(mizah dergisine)

Gönderen Lavinya Öz.

ÖN AÇIKLAMA: Düşündüğüm ama yapmadığım bir şey :)) Hoş bir mizahi yazı olur düşüncesi ile paylaşmak istedim... Tabii bu çok önceydi biliyorsunuz küfürler yüzünden artık almıyorum mizah dergisi filan, kaliteli ve temiz bir dergi çıkacağından yana umudumu halen yitirmiş değilim. Bir yerden sonra herkes kaliteli ve temizini tercih edecektir, çünkü artık özel ve farklı olan bu ;)


***







 Kendimi keşfettirmek için neden sizi seçtim bilemiyorum…
(İç ses: Hadi canım sende, gayet de iyi biliyorsun ki; x bey hem yayın kurulunda hem imtiyaz sahibi hem de kişilik sahibi. Yağlama işini bile bana bırakıyorsun, yani bende olmasam)
 
1996 senesinde Gır Gır dergisinde 16 hafta boyunca, “No Name” ismini verdiğim bir köşede yazabilme onuruna erişmiştim.
(İç ses: Sen onlara “YAZI” mı diyorsun? PEH!)
 
Çok değerli Eflatun Nuri Hocam birçoğuna çizimleriyle katkıda da bulunmuştur.
(İşte bende bunu anlamıyorum; sen faksla gönder el yazısı yazılanları, doğru düzgün okunamadıkları halde, hem sana köşe versinler hem de çizimler eklesinler. Hayret doğrusu!)
 
Görüldüğü üzere içimdeki sesi bir türlü susturamıyorum.
(Çünkü sen gevezesin!)
 
(Susar mısın rezil oluyoruz. Şimdi beni şizofren zannedecekler.)
(Keşke şizofren ola bilsen. Şizofrenler zeki insanlardır. Senden SİFON bile olmaz).
 
(SENİ DUYMUYORUM… SENİ DUYMUYORUM… SENİ DUYMUYORUM…)
 
Ne diyordum? Evet; değerli Metin Üstündağ ile de tanışma fırsatı bulmuştum. Kendisi beni hatırlamaz, o senelerde Leman dergisindeydi.
(Eflatun Nuri Hoca seni niye Metin Üstündağ ile tanıştırdı sanıyorsun. Kesin bir düşmanlığı vardı ona. Adamın beynini yedin; Telif hakkı! Telif hakkı! Diye diye. Başından atmak istedi ama maalesef kendisinden daha saf birini bulamadığı kesin. Yine benim başıma kaldın. Biraz akıllı ol! Bırak insanlar seni biraz kullansınlar. Telif hakkı kendiliğinden gelir. Hiç beni dinlemedin ki, sonunda ne oldu? Kimse seni de dinlemedi).
 
Ben şu an, yaklaşık bir senedir, sanal dünyada ki milyonlarca blog yazarından biriyim. Hep keşfedilmeyi bekledim. Ama baktım ki beklemekle olmuyor bir şeyler yapmam lazım,
(NİHAYET!)
 
… Kendimi keşfettirmem lazım. Beni keşfeden siz olun istedim. Pişman olmazsınız.
(Abi, sakın ha!!!!! Güvenme bu kadına).
 
Şayet okuma sabrı gösterirseniz,
(Şu ana kadar o sabrı gösterdiğine şükret. Herkesin sabrının bir sınırı var, şansını fazla zorlama derim).
 
… Size yazılarımın arasından seçtiğim 5 yazımı gönderiyorum.
(OHAAAAAAA!!!!!!!)
(Sus!!! Terbiyesiz.)
 
Belki keşfedilir de “LAVİNYA” ismini marka yapabilirim.
(İmkânsız şeyler hayal ediyorsun şekerim. Bu benim sen olmam gibi bir hayal. Ama yok! Benim ki kâbus olurdu. Benden uzak dur).
 
… Ve size söz veriyorum ki, iyice keşfedilmeyene kadar telif hakkı istemeyeceğim. Bu mail’i aleyhimde delil olarak kullanabilirsiniz.
(Adam oluyorsun bebeğim. Ama şey demeyi unuttun; çizimlerinizi harikulade buluyorum falan filan…)
 
Çizimlerinizi harikulade buluyorum falan filan…(Oldu mu?)
(Dangalaksın sen ya!!!!)

SAYGILARIMIZLA
(Beni katma. Beni katma. Kendi adına konuş. Benim kendimden başkasına saygım yok. Çoğul konuşma. Seni bir elime geçire bilsem).

Lavinya Öz.


RESİM

4 yorum:

beyaz. dedi ki...

İç sesle dış sesin konuşması her zaman dinlenilesi bir diyalog olmuştur bence, bu da onlardan biri :))

Kaleminize sağlık, daim olsun inşallah!! :))

Lavinya Öz. dedi ki...

Değerli yorumun için teşekkür ederim.

İç ses dış ses konuşmalarını ben de hem okumayı hem yazmayı severim.


Sevgiyle

halen dedi ki...

İç sesde çok dobra bir arkadaşımız galiba. O nasıl bir konuşmadır öyle. Lavinya iyi dayanıyorsun bence.
Çok hoş bir yazıydı teşekkürler.

Bu arada bu sayıya mizah yazım yetişmedi, kusuruma bakmayın.

Lavinya Öz. dedi ki...

Problem değil!
Yeni yazın harika olmuş :)