9 Temmuz 2009 Perşembe

ÜSTATLARDAN ÜST TATLAR

Gönderen Lavinya Öz.

ÖZDEMİR ASAF(Halit Özdemir Arun)/ Cumhuriyet dönemi Türk şairlerinden

1923/ Ankara- 29 Ocak 1981/ İstanbul



“İnsan kendisini bulacağı bir yere varmalı, kendisini kurabileceği bir yere gelmeli, gideceği yolu, yeri seçmeli, aşacağınca aşmalı, göreceğince görmeli, duracağı yeri iyi bilmeli”

Etika’ nın ne demek olduğunu bu isimle öğrendim ben ve “Yuvarlağın Köşeleri” ; ilk kez bu eser ile beynimdeki köşelerin iç açıları toplamını “dört köşeye” eşitledim. Söylediği her sözü yüzde yüz doğru bulan kör bir ruh ile okumadım üstatı ama bazı eğrilerime teğet geçen nice noktalar gördüm.



Kızının anlattığı bir şiirinin öyküsü şöyledir:


Bir gün, Caddebostan'da, bir cafede ailesi ile birlikte otururken bir kâğıda satırlarca bir şeyler yazmış. Daha sonra her zaman yaptığı gibi elemeye; bazı satırları çizmeye başlamış. Çizmiş, çizmiş, çizmiş ve bütün o yazdıklarından en baştaki ve en sondaki satır kalmış geriye:


“Her şeyi süpürebilirsiniz,
sonbaharı süpüremezsiniz"




Her şairin/yazarın hiç bitmeyecek aşkları illa ki de vardır:


“İnsanlar gelmeleriyle yalnızlıklarını dağıtanları severler, gitmeleriyle kendilerini yalnız bırakanlara âşık olurlar” dedi, “Özdemir Asaf, bir kadına sevdalı!” dediler, gizli gizli ya da aleni.
O kadın; Lavinia oldu, Lavinia; bir şiir oldu kaleminde, şiir ise; unutulmayacak bir şarkı Feridun Düzağaç’ın sesinde:


“Sana gitme demeyeceğim
Üşüyorsun ceketimi al
Günün en güzel saatleri bunlar
Yanımda kal
Sana gitme demeyeceğim
Gene de sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim
İncinirsin
Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme Lavinia
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme Lavinia”



“Bir şiiri anlamasan da olur ama onu kötü okuma ne olur!” derken eminim ki bunu Feridun Düzağaç için söylemedi üstat. Feridun Düzağaç, hakkını vererek, ruhunu vererek besteledi şiiri ve benim bu şarkının ilk sürümünü dinlemek gibi bir şansım da oldu(hem de demodan). Feridun Düzağaç’ın Mersin de kurduğu ilk gruptu, 1988/ Grup TINI, bu arada “Lavinia” Feridun Düzağaç’ın ilk bestesi imiş ve bir ulusal radyoda en çok istek alan ikinci şarkı olmuş kısa sürede, her şeyin ilk hali güzeldir, etkileyici ve kalıcı. Ben de ilk nota ve vurgularda kaldım senelerce, o zamanlar henüz çok toy bir seste kaldım acemi bir dinleyici olarak).


Âşık olunan kadın hakkında hiçbir şey söylemeyeceğim, çok şey öğrendiğim halde. Adını gizleyeceğim, kimse bilmesin benden taraf, katıksız hürmetimin bir göstergesi olarak.


Mehmet Fuat bir yazısında bu şiirin, şairin alâmetifarikası haline geldiğini vurgulamış ve şu güzel cümleler ile anlatmıştır üstadı:


“Özdemir Asaf’ın unutulmaz bir yanı da 1960’ların ünlü edebiyat matinelerindeki tavırlarıydı. Son derece tatlı bir havayla gelir, kendine özgü peltek konuşmasıyla şiirlerini söyler, alkışa boğulur, iki elini birden kafasının iki yanına götürerek çift yanlı asker selamı verir, koca bıyıklarıyla gülümser, gösterisini genel istek üzerine ‘Lavinia’ şiiriyle noktalardı.”


(Kral Latinus’un kızıydı Lavinia; Vergilus’a göre Roma yakınındaki on üç sunaklı tapınağıyla ünlü Latvinium kenti Lavinia’nın onuruna kurulmuştu)







Zihnimde Yankılanan Cümleler


Birine öğüt verecekken:
-Öğüt; zamanında taze yenmemiş bir ekmeği başkasına bayat yedirme denemesidir.
Birisini ne yaparsa yapsın sevmeye devam edecekken:
-Sevilenin yanlışı görülmez, sevilmeyenin görüntüsü yanlıştır.
Biri “sürü psikolojisi” diyecek olsa:
-Sürüden ayrılanı kurt kapar, ayrılmayanı da keserler.
Cümleleri yankı buldu her zaman zihnimde.
Her zaman.


“Düşünen yorulur, seven düşünür” dediğinde; o halde seven yorulur düz mantığını kurdum.

“Düzeltilerek değiştirilebilir, değiştirerek düzeltilebilir”
dediğinde; “hata” dan bahsetmişliğini düşündüm.


Ve


“Şiir; birinin unuttuğunu öbürüne unutturmama sözüdür” dediğinde; “söz” dedim. “Hep hatırlatacağım, ömrüm yettiğince”.







Kahve Zamanı:
“Söylenmedik söz kalmamıştır. Buna inanabilirim. Bütün söylenmiş sözler duyulmuştur. Buna inanamam”
Bu etika ile yazımı bitirdikten sonra kendimi bir fincan bol kremalı kahve ile ödüllendireceğim. Sonra yağmur yağmaya başlayacak ve balkon kapısını açacağım sonuna dek, mis gibi toprak kokusu ile dolcak içim. Balkona çıkacağım, buharı daha da bir artacak kahvemin ve olağanca ağır yağmuru seyredeceğim, hiç acelesiz.


Aşağıda, ağacın altında; kasket başında, bıyıklı bir adam silueti göreceğim, görüntüsü sessiz ama bakışları gürültülü bir adam. Belli belirsiz gülümseyerek, hürmete hürmeten; hafifçe oynatacak kasketini ve çift yanlı asker selamı ile selamlayacak beni.


Dökülen yağmur damlaları ise o an şu mısralar ile sulayacak yeryüzünü:


“Biri gelir sorarsa
Beni sana sorarsa
Gitti der misin?
Gittiğimi söyler misin?
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin?”
(Noktasız)




Hakkında:
Kendi ağzı ile öğrenelim:


"Doğumum 11 Haziran 1339, Ankara. Babam, Danıştay üyesi Mehmet Asaf. Ölümü 1930. O yıl İstanbul’a geldik. Galatasaray Lisesi ilk kısmına girdim. 1941 yılında 11’inci sınıftan Kabataş Erkek Lisesine bir ara sınavı ile geçip, 1941-1942 Ders yılında mezun oldum. Hukuk Fakültesine iki yıl, üçüncü sınıfa kadar İktisat Fakültesine devam ettim. Ve o sırada iki yıl olan Gazetecilik Enstitüsünün birinci sınıfını okudum. Tanin ve Zaman Gazetelerinde çalışdım. Çeviriler yaptım. İlk yazım 1939 yılında Servetifünun-Uyanış dergisinde çıktı. Sanat ve Edebiyat Dergilerinde 1962 yılına kadar çoğunlukla şiir olmak üzere yazı ve çevirilerim yayınlandı. Artık yalnız kitap çıkararak yayınlıyorum. (Tertip ve baskı yanlışlarından nefret ederim."
(Şairlerin Seçtikleri / Ümit Yaşar Oğuzcan, İş Bankası Kültür Yayınları)


Şiir kitapları:


Dünya Kaçtı Gözüme (1955) , Sen Sen Sen (1956) , Bir Kapı Önünde (1957) , Yuvarlağın Köşeleri (1961) , Yumuşaklıklar Değil (1967) , Nasılsın (1970) , Çiçekleri Yemeyin (1975) , Yalnızlık Paylaşılmaz (1978) , Benden Sonra Mutluluk (1983)


Kitapları:Özdemir Asaf'ça(Denemeler-1988), Dün Yağmur Yağacak (Öyküler-1987), Oscar Wilde- Reading Zindanı Baladı (Çeviri-1968)