22 Ağustos 2009 Cumartesi

Halil Cibran/ DELİ

Gönderen Lavinya Öz.

VE HÜZNÜM DOĞDUĞUNDA..

Özenle besledim onu.

Ve hüznüm doğduğunda hüzünle besledim onu,

Gece gündüz üstüne titredim sevecenliğimle.

Ve hüznüm büyüdü zamanla, serpilip güçlendi,

Tüm canlı varlıklar gibi olağanüstü güzelleşti.

Ve hüznümle ben, hep sevdik birbirimizi ve dünyayı

Kaynaştık güzel ruhlarımızla birbirimize ve dünyaya.

Ve hüznümle ben, söyleştikçe günlerimiz kanatlanır,

Konuşkan düşlerimizle seçkinleşirdi gecelerimiz.

Ve hüznümle ben, şarkılar söylerdik, komşular dinlerdi;

Çünkü deniz gibi derindi, anılarla dopdoluydu ezgilerimiz.

Ve hüznümle ben gururla yürürdük, saygılı gözler önünde;

Düşmanca bakanlarda olurdu, çünkü soyluydu hüznüm.

Ve hüznüm her canlı gibi öldü bir gün, yalnız kaldım;

Kendimden geçtim, düşüncelere daldım, bunaldım.

Ve konuştuğumda duymuyorum şimdi kendimi,

Ve komşularım gelmiyor artık şarkılarımı dinlemeye.

Ve düşlerimde dost sesler bana bakıp fısıldıyor şimdi:

“İşte bakın, burada yatıyor hüznüyle birlikte ölen adam.”



VE SEVİNCİM DOĞDUĞUNDA…

Ve sevincim doğduğunda, çatıya çıkıp haykırdım:

“Gelin komşular, görün, gülümseyen güneş oldum!”

Ama hiçbir komşum gelmedi sevincimi görmeye,

Aylarca sürdü şaşkınlığım, unutuldum, yalnızdık.

Ve sevincim solgun, güçsüz büyüdü; benden başka

Hiçbir yürek ona sevgi duymadı, öpmedi hiçbir dudak;

Ve sonunda her canlı gibi öldü sevincim, yalnızlıktan…

Ve şimdi öldü sevincimi, ölü hüznümle anımsayabiliyorum.

Ve yüreğimde kardeş anıları, rüzgârda mırıldanıp düşen

Suskun ve Solgun güz yapraklarını andırıyor şimdi…


(Kitaptan çok çok severek okuduğum sayfalardı. Sizlere de keyifli okumalar dilerim)