10 Ağustos 2010 Salı

Ankara’ya Mektup / 2

Gönderen SEVDAZAN®




Aşk olsun ya! ....




Dün seninle barış yaptık ve sen bu barışı bembeyaz bir karla örtmeye kalkıştın. Hani kutlama yaptık diye düşüneceğim ama konuşmadın ve gözlerini benden kaçırdın. Ama sana dargın değilim, bundan böyle de asla sana kızmayacak küsmeyeceğim. Gerçi itiraf edeyim, bu sabah uyanıp ta sana baktığımda zifafa girmeye hazır, yüzünden ve gözlerinden neşe saçan gelin gibiydin. Ben de aynı coşkuyla yanına sokaklarına uzandım. Derin bir nefes aldım. Beni öptüğünü fark ettim. Senin nefesinden de aşk ve ateş hissettim. Bir an evvel beni koynuna almak için sabırsızlanıyordun sanki. Elimi sana uzattığımda tereddütsüz tuttun. Arzulu bir kadının dudaklarına benzeyen kaldırımların bir o kadar çekici ve güzel görünüyordu. Bir rüzgar esiyordu ve gözlerimi kapattım, öpüşüyorduk... Sana bu satırları karalamak için öpüştüğümüz andan beri fırsat kolluyorum. Umarım kızmamışsındır. Ne dersin sana son kez sitemli birkaç mısra yazayım mı? (Son kez diyorum, ne olur bir daha çekme elini elimden, çekme gözlerini yüreğimden.).

Bugün  yağmur yağacak ben de sırf nikah memurlarına inat olsun diye çıkıp yağmur altında dolaşacağım. Sırf inat olsun diye bugün, gidip yalnızlığıma asılacağım. Susmam.... Herhangi bir binanın herhangi bir penceresinden Ankara’nın herhangi yerlerine bakıyorum. Şu an kavuşmayı özleyen bir ben varım, bir de kaldırımlar. Susmuyorum.... Benim adımı yazmış şehir, fırtınalar ben diye esmiş ve ben diye yağmış yağmur! “ Ben ” olduğum için çile koymuşlar sevmelerin adını, Ankara yağmura el açtı, Ankara hasrete el açtı, Ankara bana el açtı, susmuyoruz.

Bugün sen de tebessüm ediyorsun. İtiraf et hadi. Kimse duymasın istiyorsan kulağıma fısılda. Gerçi ben bunu görebiliyorum, ben artık seni görebiliyorum. Ya meğer sen ne güzel, ne çekici, ne arzu doluymuşsun da ben fark etmemişim. Ben senden kaçtıkça sen de naz yapmışsın. Seni cilveli şehir seni....... Çaycı; iki çay yap, tavşan kanı olsun, Gel dostum, Gel Ankara’m içelim; canımız sağolsun!


20 Aralık 2005 Salı 13:10 S.B. / Kurtuluş

Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA

1 yorum:

Lavinya Öz. dedi ki...

Hayranım bu mektuplara!
Kalemine ve yüreğine sağlık!
Hele ki son paragraf:


"Bugün sen de tebessüm ediyorsun. İtiraf et hadi. Kimse duymasın istiyorsan kulağıma fısılda. Gerçi ben bunu görebiliyorum, ben artık seni görebiliyorum. Ya meğer sen ne güzel, ne çekici, ne arzu doluymuşsun da ben fark etmemişim. Ben senden kaçtıkça sen de naz yapmışsın. Seni cilveli şehir seni....... Çaycı; iki çay yap, tavşan kanı olsun, Gel dostum, Gel Ankara’m içelim; canımız sağolsun!"

Müthiş olmuş :)