13 Ekim 2010 Çarşamba

ANKARA’YA MEKTUP –10-

Gönderen SEVDAZAN®




BİR DE 2006***


Ya dostum! Adına hayat dediğimiz o şey birkaç gündür elimi kolumu öyle bağladı ki sana gelemedim............. Tamam kızma, biliyorum bu bahane değil. Ama gerçekten dostluğumuzun işareti kalemi alıp ta senle hasbıhal edemedim. En son sana 2005 te yazmıştım değil mi; bir sene olmuş.Yeni yıl furyası, kutlamaları, tebrikleri ve işte hayat aynı hayat. Duvarlardan ve masalardan takvimler atılıp yenileri kondu. Bunun dışında değişen bir şey yok. Hani aramızda kalsın ben de başka dost ve ahbaplara tebrik mesajı yolladım ama kutlama yapmadım. Aslında senle oturup kafaları çekmek isterdim. 2005 ne verdi, karşılığında ne alıp götürdü. Gerçi bu yeni yıldan umutluyum. İçimden umutlu bir ses bir şeyler değişecek diyor ya, artık hiçbir şeye yaşayıp görene kadar inanmayacağıma söz verdim. Sahi be... Lise mezunu olduğumu vurdun yüzüme ama inan utanmadım. Nice diplomalıya taş çıkaracak tecrübelerim ve nice uzmanı bir solukta geçecek cesaretim var. Neyse bunun için sana kızmıyorum. Biraz 2006' dan konuşalım hadi. Neler yapacağım, neler olacak. Bir kere yalnızlığıma inat yıldızlarla nikah yapacağım, sessizliğe inat cadde kenarlarında trafiğin akışını izleyecek her kornaya basana “helal”diye tezahüratta bulunacağım. Hükümete inat muhalefete gidecek, muhalefete inat da hükümetin icraatlarını öveceğim. Bu kadar da inat olmayacağım tabi; inatçılığıma inat yumuşak davranacak emme basma tulumba gibi kafamı her söylenene sallayıp, tasdik edecek ve ben de insanlar gibi içten pazarlık yapacağım. Belki bu yıl bakarsın kitap bile çıkarırım, senle sohbetimizi tüm yanlarıyla yayınlarım. Ve hazır inatlaşmışken dostluğumuza inat sana yazdığım sitemli şiirlerime de yer veririm. Özledim seni ya. Bugün sana birkaç isimden daha bahsedeceğim. Ardına düşüp memleketin ta öbür ucuna gittiğim İlker’den; yokluğu, yalnızlığı, yılları tüm açıklığıyla paylaştığım kardeşimden farksız dayı oğlum Ali İhsan' dan, 10 ay aynı koğuşu, aynı mutfağı, aynı teskereyi gözlediğimiz veda anında oturup çocuklar gibi ağladığım Hataylı dostum tertibim Kasım' dan, “Bir sen varsın abi tenha yalnızlıklarıma yar, bir sen Kadir Abi işte o kadar ” deyip kardeşliğini gururla yaptığım Kadir Ağabeyim' den bahsedeceğim. Balkona durup bir sigara yakıp geç kaldığım akşamlarda köpüre köpüre yolumu gözleyen, gözyaşını gizleyip her şeyini bize feda eden babamdan, hiçbir şeyle tarif edemeyeceğim anamdan ve şöyle içten bir kere sarılsın diye beklediğim, sarılmadan ellere gelin giden kardeşim Ağustos Çiçeğinden, bir de Minik dünyalım, kardeşim Yunus Emre’den.... Bugün sana üç beş isim sayabildiğim hayatımdan bahsedeceğim. Senin de adını yazdım bu listeye. Sen de yüreğimden nasibini aldın. Ah dostum....... Yine efkarlandım. Gözlerime nem düştü.... Şu an benle bu mekanda bulunan şu birkaç kişi de olmasa ağlardım ama erkekliğime....... of ya ağlamanın erkekliği mi olurmuş. Hayırlı olsun yeni yılımız...... Ya da ben bir şey istemiyorum Ankara! ... Tepe tepe kullan 2006’ nı, bana müsaade...................................... 

02 Ocak 2006 Pazartesi 13:34 S.B. / Kurtuluş

Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA