14 Şubat 2011 Pazartesi

SİZDEN GELENLER/ SAYI: 35

Gönderen Lavinya Öz.

SENİ GÖRÜNCE/ 2

Kız mektubu okudu.

İşyerinde rahat konuşamazlardı öğle arası dışarıda buluştular. Delikanlının söyleyecek çok şeyi vardı ama kızı görünce.

Konuşmaya başladılar delikanlının içi kıpır kıpırdı, kıza hayatında hiç kimseye vermediği değeri veriyordu duygularını anlatmaya kelimeler yetersiz kalacaktı biliyordu ama anlatmaya çalıştı. O kadar mutluydu, o kadar çok seviyordu ki..

Delikanlı en son "burada konuşulanlar burada kalacak ne küslük ne başka bir şey olmayacak onun için aklındaki her şeyi söyleyebilirsin" dedi. Konuşma sırası kızdaydı artık. Kız "yapamam dedi olmaz, evlisin." Kızın ilk cümlesiyle delikanlının dünyası başına yıkıldı. Evet, delikanlı evliydi ama boşanma arifesindeydi kısa bir süre sonra her şey bitecekti, kıza anlatmaya çalıştı. Kız erkeklere güvenmiyordu kendince de haklıydı çünkü karşısına gerçekten dürüst biri çıkmamıştı. Delikanlı ise dürüsttü, kızı hiç kimsenin sevemeyeceği kadar çok seviyordu, kız için hayatta yapamayacağı hiç bir şey yoktu. Delikanlı ne dediyse faydası olmadı kız yapamam diyordu bu durumda hem ben mutsuz olurum hem de seni mutsuz ederim. Delikanlının o an aklına içinde tatlı bir hüzün olan o şiir geldi:

Seversin dünyayı doludizgin,

Ama o bunun farkında değildir.

Ayrılmak istemezsin dünyadan

Ama o senden ayrılacak.

Yani sen elmayı seviyorsun diye

Elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık,

Yahut hiç sevmeseydi,

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden

Delikanlı kızın hayır demesiyle içindeki sevginin bitmesini istedi, bitmese bile körelmesini, ama biliyordu o sevgi hiç bitmeyecekti. Kız son olarak "bir daha aramazsan, işyerinde de iş dışında yanıma gelmezsen iyi olur." dedi. Delikanlının içinde saf sevgisi olmasa kızın yanına gider, mesaj çeker ısrarcı olurdu belki ama sevgisi buna izin vermeyecekti biliyordu. "Sevgi sevdiği için bir şeyler yapmaktı" oda içinden "nasıl istersen öyle olacak aşkım, yeter ki sen mutlu ol" dedi. İşyerine döndüler.. Delikanlının içine ılık bir şey akıyor, her akışında dayanılmaz bir acı veriyordu, çok garip kıza duyduğu sevgi acı verirken bile delikanlıyı mutlu ediyordu. İş çıkışı delikanlı içindeki ateşin sönmesi umuduyla yağmurda saatlerce dolaştı, ne yaparsa yapsın boştu kız bir saniye aklından gitmiyordu. Aradan iki gün geçti delikanlı sözünü tuttu, hiç gitmedi aramadı kızı ama hala içinde bir umut vardı.

Delikanlı gürültülü yaşamı sevmiyordu, telefonunu bile hep sessizde tutardı ilk gün belki yüz kere baktı telefonuna mesaj gelmiş mi diye ama yoktu ikinci gün aynı şekilde. Üçüncü gün beklediği mesaj geldi. Aslında mesajda hiçbir şey yazmıyordu kız sadece delikanlıyı merak ederek "nasılsın" diye yazmıştı. Birkaç gün mesajlaştılar, daha sonra kız "son buluşmamız olacak" diyerek tekrar buluşmaya razı oldu. Buluştular küçük bir kafeye gittiler. Kız "olmaz dedi yine bu şekilde olamaz." Aslında zor bir durumdu delikanlıda hak veriyordu kıza eşinden ayrılacaktı evet ama sonrası. Kız ailesine kabul ettirebilecek miydi onu? Ne kadar hak verse de çok seviyor, kalbine söz geçiremiyordu. Bu yaşa kadar hiç tatmadığı; acı verirken, mutlu eden yaşamadığı: belki de bir daha hiç yaşamayacağı; büyük bir sevgiydi onunki. Kızla konuşurken çok sevdiği o şiir aklına geldi eskiden severek okuduğu, şimdi ise tüm benliği ile hissettiği:

Bir sevdaya tutuşalım seninle

Yeryüzünde bir benzeri olmasın

Varsın şarkılar, türküler yakılmamış,

Fallar tutulmamış,

Hiçbir söz söylenmemiş olsun üstüne.

Haydi gel

Böyle bir sevdaya tutuşalım seninle.

Varsın eller duymasın,

Sevgimiz yüreklerimizde saklı kalsa ne olur?

Dillere düşmek değil önemli olan,

Sevmek, sevilmek.
Kız iş ile ilgili bir şeyler anlatıyordu, delikanlı da hayran hayran onu seyrediyor bir an ne olduğunu anlayamadı kızın eli elindeydi, duygularına hakim olamamış kızın elini tutmuştu. Kız şaşırdı, ama çekmedi elini. Belki içinde onunda bir şeyler olduğundan, belki de şaşkınlıktan. Delikanlının ömründeki en güzel bir saat kızın elini tuttuğu o saatti o an tuttuğu eli bir ömür bırakmamak istedi.

Ayrıldılar. Delikanlı eve gitti yine aynı şarkı çalıyordu:

Yaktığın sönmedi daha

Kimseyi sevemiyorum

Beni sana kattığın

Belli değil mi

Sebebi bilemiyorum

Aklımda bir tek sen varsın

Ben senden istediğimi

Kimseye diyemiyorum

Yormadan sormadan

Seveceğim seni

SADEM

Hiç durmadan yorulmadan

Seni bekleyeceğim.

Delikanlı artık biliyordu, kızında da içinde ona karşı bir şeyler vardı belki onun sevgisi ormandı kızınki yaprak ama o yaprak bile delikanlıyı mutlu ediyordu. O gece kızı son defa aradı o güne kadar hep sınırlıyordu kendini bu sefer içinden nasıl geliyorsa öyle konuştu doyasıya canım dedi, aşkım, bitanem. Telefonu kapatırken "aşkım sen öyle istediğin için artık yanına gelmeyecek, telefon etmeyecek mesaj çekmeyeceğim ama şunu bil ki ömrümün sonuna kadar seni hep seveceğim" dedi.

Delikanlı kıza verdiği sözleri tuttu kız onun en büyük aşkıydı, son aşkı oldu.
Son

GÖNDEREN: İÇİMDEKİ SES

...

  AZİZ YAVUZDOĞAN

...

TANER ÖZEK

 ...
Sizler de gönderilerinizi: Utopya E-Dergi "SİZDEN GELENLER" kuşağında görmek isterseniz gönderilerinizi rglavinya@gmail.com adresimize gönderebilirsiniz. Paylaşalım... Çoğalalaım ;)