16 Ağustos 2009 Pazar

Herşeye Rağmen!

Gönderen Lavinya Öz.

Bendeniz “Japon kültürü” hayranıyımdır. Hayran olmamak elde mi? Saygıya, onura, gurura, bağlılığa bu kadar önem veren ve zamanın ilerleyişiyle dahi bozulmalar yaşamamış, mütavazi yaşam tarzını seven, bilgeliği, erdemi her daim başının üstünde taşıyan başka bir kültür tanımıyorum.
Tüm dövüş içerikli sporlarının önünde bile “selam vermek” vardır(tokalaşmak ayrı, eğilmek ayrı).Ben şimdiye değin kibirli bir Japon görmedim(zaten kaç tane görmüşsem :) ). Alçakgönüllülüğün ve hümanizmin abidesidirler adeta.
Paranın “her şey” demek olduğu zamane çağında, bence “para köleliğini” kabul etmemiş tek millettir(her şeye rağmen…)
“6 Ağustos 1945 de saat 8’i çeyrek geçe, Hiroşima’da ki ırmağın en geniş kolunun iki yakasını birbirine bağlayan köprünün üstünde Enola Guy bombardıman uçağının kapakları açıldı.51 saniye sonra, Little Boy (tarihte ki ilk atom bombası), 600 m. yükseklikte ve hedefine 200 m.den az bir uzaklıkta patladı. Şok dalgasının yarattığı rüzgâr, fabrikaları büroları ve evleri yıktı; binlerce insan öldü. X ve Y ışınları, akyuvarları yok ederek ağır anemi krizlerine yol açarken, ısı rüzgârı, korkunç yanıklara neden oldu. Tek bir bomba, 78 150 kişinin ölümünden, 13 982 kişinin kaybolmasından, 9 428 kişinin ağır ve 29 957 kişinin hafif yaralanmasından sorumluydu.9 Ağustos da Nagazaki’ye atılan ikinci bomba(36 000 ölü ve 40 000 yaralı), imparator Hirohito’yu teslim olmaya mecbur etti(14 Ağustos).”
Bu ay bu insanlık ayıbını 64.kez utançla anıyoruz.
Evet…
Her şeye, bu insanlık dışı olaya rağmen JAPONYA, teknolojisiyle en ileri toplum olabildi. Bu da gösterir ki; Japonlar paranın efendisidir, kölesi değil(ne kadar ABD onların efendisi gibi gözükse de).
Konuyu hemen toparlıyorum. Geçen gün ben bir makale okudum ve bugün sizlerle bir bölümünü paylaşmak istedim. Paylaşacağım bölüm fikirlerimi destekleyici nitelikte. İnsanlığı bir kez daha “Japon Kültürüne” hayran bırakacak bölüm şöyle:
“Amerika’da uzun süredir üretim yapmakta olan Electronic Produce isimli firma Uzakdoğu pazarına daha kolay ulaşabilmek için Japonya’da bir fabrika kurdu. Fabrikada bilgisayar parçaları üretilmekteydi. Ürünlerin kutulanması ve ambalajlanması için Japon kadınlar işe alındı. Yapılan işte ücretlendirme Amerika’da ki fabrikada olduğu gibi parça başı sistemine dayanmaktaydı. Yani Japon kadılarına ödenecek ücret ürettikleri iş sayısına bağlı olarak birbirlerinden farklı olacaktı. İlk ayın sonunda hem kutulanan ürün sayısı düşüktü hem de işten ayrılmak istediklerini ustabaşı Ouchi’ye bildirmişlerdi. “Neden?” diye sordu yönetici.
—Efendim. Bu durum son derece utanç verici biliyorum. Ancak çalışanlar ücretlerinin diğer Japon işçilerinde uygulandığı gibi olmamasından şikâyetçiler. Burada işe yeni birisi alındığında aynı işi yapanların ücretleri yaşına göre belirlenmektedir.36 yaşındaki bir işçi, 18 yaşındakinden daha fazla maaş alır. Her yeni yaşta ücretler otomatik olarak arttırılır. Bu iş yerindeki küçük yaştaki işçilerin, kendilerinden yaşça büyük olan işçilerden daha fazla ücret almaları her ikisini de utandırmaktadır. Daha fazla üretenin daha fazla alması yanlış. Çünkü genç yaştaki çalışanlar, yaşı ileri olanlardan daha fazla üretmemeye, böylece onları utandırmamaya çalışmaktadır.”

SAYGILARIMLA
LAVİNYA ÖZ.

2 yorum:

Özgür dedi ki...

ABD'den ne kadar nefret ediyorsam Japonya'yı da o kadar seviyorum. Ve adım gibi biliyorum Amerika'nın iki tane kabusu var birisi Rusya öteki Japonya.
Japonlar her ne kadar mütevazı insanlar olsalar da Amerika'ya karşı bir intikam hırsları var. Bu eninde sonunda olacak...

Lavinya Öz. dedi ki...

Bence Amerikanın ikiden fazla kabusu var!