14 Kasım 2009 Cumartesi

Pazarınkörü Cinayeti

Gönderen halen

Pazar sabahı uykumun en tatlı yerinde telefonum çalıyor:
- Komiserim, günaydın! Bir cinayet işlenmiş de gelmeniz gerekiyor.
- 5 dakika daha lütfen.
- Anlamadım komiserim.
- Öhöm öhöm. Ne olmuş dedin?
- Cinayet işlenmiş efendim. Gelmeniz gerekiyor.
- Tamam, tamam adres neresi?

Adresi alıp çıkıyorum yola. 15 dakikada ulaşıyorum cinayet mahalline. Neden? Çünkü günlerden Pazar. Hatta saatte daha 8. Hangi kendini bilmez bu saatte katil olur? Biraz bekle saat şöyle 12 falan olsun kalk yatağından aheste aheste, git işle cinayetini değil mi? Ama yoook illa sabah saat 8 de işlenecek.

Kapıyı telefondaki polis açıyor.

- Nedir durum?
- Biri ölmüş.
- ……………….
- Vallahi
- Oğlum onu mu sordum? Deliller, şüpheliler filan var mı bir şeyler?
- Haa! Var, komiserim. Bir bıçak bulduk
- Nerde buldunuz?
- Katil sağ olsun, maktulün üzerinde bırakmış pek aramadık. Dikkatli bakınca görünüyor.
- Adam nerde?
- O kaçmış, durur mu?
- Maktul nerde maktul?
- O hiçbir yere kaçamaz. Heheheheh. Yatak odasında.
- Allah’ım niye buradayım ben?
- Duasını ettirirdik imama komiserim.
- Ne?
- Dua ediyorsunuz sandım da
- Sanmayalım güzel kardeşim, işimize bakalım.

Polisle birlikte yatak odasına geçiyoruz. Eee şey yani giriyoruz. Sıradan bir oda. Bir yatak bir dolap o kadar. Maktul yerde yüzüstü yatıyor. Sırtında bir bıçak var.

- Maktul bu mu?
- Yok kendisi tuvalete kadar gitti yerine bunu bıraktı.
- Kendi niye durmuyor da başkasını bıra…
- …………..
- Uykusuzum.
- Onu fark ettim.
- Elimizde ki tek delil bu bıçak mı?
- Evet.
- Görgü tanığı var mı?
- Daha kimse uyanmamış ki komiserim. Kimseyle konuşamadım.
- Hadi ya. Millet sıcak yatağında mışıl mışıl uyusun, biz burada cinayetle uğraşalım.
- Vallahi öyle oldu efendim. Misal, ben de ne güzel uyuyordum merkezde zııırrr telefon. “Ne var?” “ölü var” oldu mu şimdi?
- Kim aramış peki, onun ifadesini alsaydın.
- Ev sahibi. Alt katta oturuyormuş. Pat diye bir ses duyunca “Pazar pazar ne oluyor diye yukarı çıkmış, anahtarı da varmış tabi, açmış kapıyı girmiş içeri aaa ölü “kirayı vermeden niye ölüyorsun” demiş, tekmelemiş filan ama ölü bu dinler mi? Ölmüş bir kere. Sonra bizi aradı. Olayı anlattı, adresi verdi, öyle.
- E peki ifade?
- Telefonu kapatırken “fazla ses yapmayın uyuyacağım” dedi. Ben de alamadım ifadesini.
- Allah’ım, ya Rabbim. Keyfe bak. Parmak izi filan alındı mı veya alınacak mı? Haber verdin mi ekiplere?
- Vermek istedim komiserim. Ama herkes uyuyormuş, malum Pazar.
- Yani sadece ikimiz mi ayaktayız?
- Öyle komiserim.
- Biz de yatalım o zaman. Başımız kel mi bizim?
- Sizinki biraz seyrek.
- Seyrelteceğim şimdi seni bak. Ben yatıyorum arkadaş. Sen de geç kıvrıl bir yere
- Maktul ne olacak komiserim, kalacak mı böyle?
- Boş ver nasıl olsa kaçamaz. Hehehehehehe.

3 yorum:

Lavinya Öz. dedi ki...

Öncelikle yazının ismi bile yeter :D
Emeğine sağlık kardeşim her zamanki gibi yine çok büyük keyifle okudum ;)

Saygıyla

Özgür dedi ki...

İlginç bir bakış açısı. :D

halen dedi ki...

teşekkür ederim. pazar pazar olmuyor hakikaten