1 Nisan 2010 Perşembe

Kediler

Gönderen halen

Bir Mart akşamı


İnsanlar uyumaya çalışırken dışardan bitmek bilmeyen o ses gelmeye devam etmektedir:
- meeeaaaaoooovvvv, meeeeaaavv, meeeeeeeeeeeeeeeaaaaaaaaaaav.
- Allah sizi kahretmeye, bu ne ses be?
- Ağabey, yat uyuyalım rahat bırak hayvanları.
- Nasıl uyuyalım ya? Şu sese bak.
- Ne yapsın hayvancağızlar gidecek yerleri mi var?
- Kardeşim, benim evimin dibini mi buldular? Hem böyle bağırmak zorundalar mı?
- E git söyle istersen “bağırmayın” diye.
- Gider söylerim ne olacak? Onlardan mı korkacağım?
- Uykusuzluk başına vurdu senin.
- …………………..
-…………………...
- Kışt, hoşt gidin bakayım buradan. Hoşt dedim kime dedim?
- Ne oldu gittiler mi?
- Gitmiyorlar baksana şu rezalete.
- Bu ne ya, bu ne ya, bu ne terbiyesizliktir ya, ayıp denen bir şey var ya. Hiç yakışıyor mu koskoca kediler eviniz barkınız yok mu sizin? Hayvanlar yapar ancak bunu.
- Onlar hayvan zaten, abartma.
- Ha, hatırladın yani. Sevindim senin için. Rahat bırak hayvanları. Ne diyeceklerdi yani? “sessiz olalım da mahalleliye ayıp olmasın” mı diyeceklerdi?
- İyide kardeşim niye şimdi?
- Ağabey, seni on bir ay bağlayıp sadece bir ay izin verseler sen neler yapardın acaba?
- Empati kurayım yani.
- Hayatın akışına bırak kendini.
- Akışta bu program varsa televizyonu kapatalım.
- Dua et gece yarısından sonraya koymuşlar.
- Tövbe tövbe
- Kızma yahu. Bahar geliyor hayat yeniden canlandıracak kendini tabi ki. Niye hala kızıyorsun?
- Benim evimin dibinde hayat canlanmasın kardeşim kış mevsiminden memnunum ben.
Bu arada karşı evin penceresinden bir ses gelir:
- Gecenin bir yarısı bu ne gürültü kardeşim? Camınızı kapatıp öyle konuşsanıza.
- Tamam birader kusura bakma.
- Ne bakmayacakmışım? Bu ne ses böyle? Saatin farkında mısın sen?
- Farkındayım merak etme. Bende kedilerin sesine uyandım onları kovalıyordum.
- Hangi kedilerin?
- İşte şu… kaçmışlar .
- Dalga mı geçiyorsun sen benimle?
- Dalga değil güzel kardeşim, olayı anlatıyorum.
- Ağabey boş ver, kapat camı dalaşmayalım gece gece.
Bu arada başka bir pencereden başka bir ses:
- Yatıp uyusanıza birader. Ne bu ses böyle ?
Bir başka pencere daha açıldı o anda.
- Biz sizi dinleyeceğiz ya sussanıza biraz.
- Sen nerden çıktın ya.
- Sen benimle nasıl konuşuyorsun?
Başka evlerin de camları açılmış mahalleye bir çok evden gelen seslerin yarattığı bir uğultu dolmuştu.
- Bana mı dedin sen o lafı?
- Sana dedim ne olacak?
- Gel ulan aşağı
- Geliyorum. Ne yapacaksın?
- Sen benim komşumla nasıl konuşuyorsun öyle ha?
- Asıl sen benim komşumla nasıl konuşuyorsun?
- Hanım hanım kocana sahip çıksana
- Seninkinin ağzını burnunu dağıtsın sahip çıkacağım merak etme.
- Sen kime karşılık veriyorsun.
- Sana .
- Aşağıda bekle beni.
Apartmanların başka katlarında ki komşu kadınlar ve erkeklerde aşağıya inmiş. Ortalık savaş alanına dönmüştü. Biraz sonrada polis geldi.
- Ağabey bu olay nasıl geldi bu noktaya.
- Vallahi ben de anlamadım. İnsanlar tuhaflaştı.
- Haklısın. Nerde o eski komşuluklar?
- Vallahi billahi. Kimsenin başkasına saygısı kalmadı, bozuldu bu İstanbul ya.
- Aynen aynen neyse yatalım artık.
- Yatalım. Yatalım da uyuyalım.
Olaylar yatışmış. Herkes evine, yatağına dönmüştü. Gecenin ilerleyen vakitlerinde bir ses yardı sessizliği:

- meeeeeeeeeaaaaaaaaaavvvv

- lan!

2 yorum:

Lavinya Öz. dedi ki...

halen; dialoglarda gayet iyisin :)

Çok da rahat yazıyorsun gibi hissediyorum. Yani konuşmalar kendi kendine gelişiveriyor.

Kalemine sağlık.

Saygılar kardeşime

halen dedi ki...

teşekkürler...